Galatasaray’ın yıldız isimlerinden Mario Lemina, Fransız basınına röportaj verdi. Sarı-kırmızılı ekipte 2019-2020 sezonunda oynamasının ardından geçen sezonun devre arasında geri dönen 32 yaşındaki isim, Galatasaray’daki 2 ayrı dönemine dair dikkat çeken ifadeler kullandı.
So Foot’a konuşan Lemina’nın açıklamalarından öne çıkanlar ise şu şekilde:
SORU: “Geçen çarşamba, evde Liverpool’u (1-0) yendiniz, Frankfurt’taki hayal kırıklığından (1-5) sonra. Bu, herhalde rüya gibi bir akşamdı.”
“Frankfurt’ta taraftarlarımızı hayal kırıklığına uğrattık, ama Liverpool karşısında onlara büyük bir sevinç yaşattık. Futbol artık bir satranç oyunu, her şey taktikle oynanıyor. Artık küçük takım diye bir şey yok, bu devir bitti. Disiplin ve hırsla büyük şeyler başarabileceğimizi gösterdik. Onlara önde bastık, hatta ikinci golü bile atabilirdik. Bu, kariyerimdeki en iyi takımlardan biri, inanılmaz bir potansiyeli var.”
SORU: “Bu, 2019-2020 sezonunda Southampton’dan kiralık olarak geldiğin ilk macerandan sonra Galatasaray’a ikinci dönüşün. Neden geri dönmeyi seçtin?”
“Bu kesinlikle para meselesi değil, daha çok burada yaşadığım ve sadece burada bulabileceğim duyguları yeniden yaşamakla ilgili. Galatasaray ile aramızda tamamlanmamış bir hikâye vardı. Yıllar önce bana Galatasaray’a imza atacağımı söyleseler, Avrupa’da oynayan birçok inatçı futbolcu gibi ben de hayır derdim. Ama bu kulüp bana her şeyi verdi. Türkiye’de futbolun gerçek folklorik yanını keşfettim, bana sorumluluklar verildi ve bu adeta bir yeniden doğuştu. İstanbul’daki ilk dönemimden sonra kesinlikle aynı insan değilim. Burada ya batarsın ya çıkarsın. Bu felsefede kendimi buluyorum, çünkü benim için gri alan yok.”
SORU: “Bu aşkı nasıl açıklarsın?”
“Öncelikle, taraftarlar. Havalimanında karşılanmalar, özellikle geri dönüşümde yaşadıklarım inanılmazdı. Aradan geçen onca zamana rağmen beni hiç unutmamışlardı, bu yüzden hemen moralim yerine geldi. Onlar için her şeyini vermek istiyorsun. Sadece sosyal medyada, imza atar atmaz 200.000 takipçi kazandım, bu resmen çılgıncaydı. Türk değilsen, bunları hayal bile edemezsin. İlk maçım Fenerbahçe’ye karşıydı, yani nereye geldiğimi çabuk anladım. Burası Türkiye’nin Real Madrid’i: Büyük beklentiler ve baskıyla dolu büyük bir kulüp, her maçı kazanman, Şampiyonlar Ligi’nde büyük işler yapman gerekiyor ama aynı zamanda oyuncunun kendini mümkün olan en iyi şekilde hissetmesi için her şey yapılandırılmış. Bu ülkede futbolu aşan şeyler var, mesela ilk geldiğimde Fatih Terim’in temsil ettiği anlam gibi.”
“O, kulübün büyük bir efsanesi ve senin hakkında her zaman çok iyi şeyler söyledi.”
“Lakabı ‘İmparator’, bu her şeyi özetliyor. Bana körü körüne güvenen harika bir insan tanıdım. Bir gün antrenmanda yanıma geldi ve taktiklerde neyi değiştirmemizi istediğimi sordu. Bu beni şaşırttı, hayatımda ilk kez bana bu kadar sorumluluk verilmişti. Ona Jean Michaël Seri ile iyi bir ikili olacağımızı ve topu daha iyi dolaştırabileceğimizi söyledim. Tüm takımı toplayıp bütün topların benden çıkması gerektiğini söyledi. O andan itibaren ne sızlanabilirdim ne de kenarda durabilirdim: Lider olmam gerekiyordu.”
SORU: “Kariyer seçimlerini duygularına göre mi yapıyorsun?”
“Evet, kesinlikle. Wolverhampton’a saygısızlık etmek istemem, tabii ki Premier Lig’de büyük maçlar oynuyordum ama bana eksik gelen o çılgınlık vardı! Ben bir yarışmacıyım, meydan okunmaya ihtiyacım var: Ya %100’üm ya da bırakırım. Buraya geri dönmek bile, sahaya adım atmadan benim için bir zaferdi.”
SORU: “Beş yıl öncesine göre daha etkileyici bir ekibiniz var. Son transfer döneminde Galatasaray’ın böyle isimleri kadrosuna katmasını bekliyor muydun?”
“Yönetimin güçlü bir takım kuracağına hiç şüphem yoktu. Onlar Galatasaray fanatikleri, bu yüzden her şeyi büyük yapıyorlar. Leroy Sané, İlkay Gündoğan, Mauro Icardi, Victor Osimhen… Şampiyonlar Ligi’nde inanılmaz anlar yaşadılar, bunu kullanmalıyız. Takımın uyum sağlaması gerekiyor, ama bu olacak çünkü burası büyük bir aile. Kimse sana sırtından bıçak saplamaz. Birkaç hafta önce, medya son transfer günlerinde Suudi Arabistan’dan büyük bir teklif alan Barış Alper Yılmaz’ı bizim, yani oyuncuların, dışladığımızı ima ediyordu. Bu, bazı kulüplerde kaosa yol açabilirdi, ama Galatasaray’da hayır, çünkü biz hepimiz kardeşiz, Barış da bizim kardeşimiz. Bu adam bulaşıcı, enerjisi inanılmaz. Osimhen’le birlikte, forvet olmalarına rağmen çıldırmış gibi savunma yapıyorlar. Hepimiz birbirimizi yukarı çekiyoruz, sahada ilk 11’de olalım ya da yedek, ego ya da memnuniyetsizlik yok.”
“Wolverhampton’la kopuş Aralık 2024’te, West Ham maçında yaşandı: Jarrod Bowen’la ciddi bir tartışma yaşadın, aynı zamanda takım arkadaşın Toti ve teknik ekipten biriyle de.”
“Wolves’un kaptanıydım, ama uzun zamandır kulübün hedefleriyle uyuşmazlık içindeydim. Onlara bunun yürümeyeceğini söylemiştim. Zihinsel ve fiziksel olarak tükenmek üzereydim. West Ham olayı bardağı taşıran son damla oldu. Bu yüzden kaptanlık pazubandını bıraktım ve yeni bir proje üzerine düşünmeye karar verdim. İşte o an, hayatımda ilk kez telefonumu elime aldım ve bir kulübün, Galatasaray’ın yönetimini aradım. Yirmi dakika sonra beni arayıp geri dönmemi söylediler. Wolverhampton’daki kimseye kin tutmuyorum, orada harika anlar yaşadım. Babamın vefatından sonra küçük kardeşim Noha’yı aralarına aldıkları için onlara sonsuza dek minnettar olacağım. O bizim için zor bir dönemdi ve onlar büyük bir destek oldular.”
İŞTE O HABER